SAĞLIK REHBERİ
MEMORIAL WELLNESS İLE SAĞLIKLI VE UZUN BİR YAŞAM
Yaşlanma karşıtı olarak bilinen anti-aging uygulamaları yerini wellness\well-aging; yani “iyi yaş alma”ya bırakıyor. Hastalıklardan uzak, bedensel ve zihinsel performansın optimal sürdürülebildiği bir yaşam için bazı kurallara dikkat edilmesi gerekiyor. Memorial Wellness Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı, Sağlıklı Yaşam Danışmanı Doç. Dr. Gökhan Özışık sağlıklı yaş almak için önerilerde bulundu.
Hayat boyu “sağlıklı yaşamayı” öğrenin
Wellness ya da well-aging kavramı insanın bedensel, zihinsel ve ruhsal açıdan tam bir sağlık ve zindelik içinde olmasını, kendini enerjik, mutlu ve dengede hissederek yaşamını sürdürmesini ifade eder. Bu süreçte konusunda deneyimli sağlık profesyonelleri tarafından bilinen bir sağlık problemi olmayan kişilerin well-aging sürecini optimize etmek için danışmanlık ve eğitim verilmektedir.
Sağlıklı ve uzun bir yaşamın dayandığı sütunlar
- Doğru ve sağlıklı beslenme
- Kilo kontrolü
- Ekzojen ve endojen toksinlerden arınma
- Egzersiz
- Kaliteli uyku
- Stresten arınma
- Enfeksiyon ve travmalardan korunma
- Yaş-alma sürecinde ortaya çıkan fizyolojik hormon eksikliğini yerine koyma
Teorik olarak insan ömrünün uzatılması yaşlanmaya bağlı kaçınılmaz hasarın azaltılmasının yanında hasarlı hücre ve dokuların tamir, rejenerasyon, rejuvenasyon ve gerektiğinde de yerine yenisinin konması ile mümkün olabilmektedir. Sağlıklı ve uzun bir yaşamın dayandığı sütunlarını doğru olarak yerleştirebilmek ve uygulamak gerekir. Bunun için de bilimsel bir rehberlik şarttır.
Her bireye özel well-being programı planlanıyor
Her birey genetik yapıdan anne karnında maruz kaldığı koşullara kadar farklılık göstermektedir. Bunun için her bireyin well-being programı da farklılık göstermelidir. Kişiye özel olarak hazırlanacak bu program; kişiye özel riskleri öngörebilme, riskleri önleyebilme, tedavi etme-yerine koyma-yenileme ve takip-idame etme olacak şekilde 4 ana esas üzerine kurulmalıdır.
Yaşamı harekete geçiren hormonlardır
Birçok hastalık ya da belirtinin aslında vücut kimyası, metabolizma ve hormonal dengedeki bozulmanın farklı sonuçları olduğu düşünülürse öncelikle bozukluğun nerede olduğunun tespit edilmesinin wellness’a/wellbeing’e giden yolun önünü açacağı rahatlıkla söylenebilir. Neredeyse tüm canlılarda yaşamı adeta harekete geçiren hormonlardır. Hormonların düşünce ve duyguları, duygu ve düşüncelerin de hormonları etkilediği tartışmasız bir gerçektir. Psikonöroendokrinoloji olarak adlandırılan tıp disiplini sadece hormonların değil bazı vitamin, mineral ve omega-3 yağ asidi yetersizliğinde seçimlerimiz dahil beyin fonksiyonlarının olumsuz etkilenebileceğini ortaya koymuş durumdadır.
Tiroit problemleri yaşam kalitesini düşürüyor
Boyundaki “adem elması” olarak bilinen çıkıntının hemen altında, nefes borusunun hemen önünde bulunan ve “lob” adı verilen iki kanadı ile adeta bir kelebeği andıran tiroit bezinin görevi tiroit hormonunu yapmak, depolamak ve kan dolaşımına vermektir. Bu hormonun vücuttaki bütün hücreler üzerinde etkilidir ve bedensel fonksiyonların kontrolünde önemli rol oynamaktadır.
Eğer kandaki tiroit hormonu miktarı azalırsa vücut fonksiyonlarında da yavaşlama başlar. Sonrasında kol ve bacaklarda ağrı ve kramplar, yetersiz işitme, halsizlik, yorgunluk, uyku hali, ellerde ve yüzde şişlik, ciltte kuruma, kaşıntı, saç dökülmesi, ses kalınlaşması, kabızlık, guatr, unutkanlık, konsantrasyon ve algılama güçlüğü, adet düzensizliği, cinsel isteksizlik, yüksek kolesterol, kısırlık, tekrarlayan düşükler, kilo alma ve verme dengesizliği gibi problemler yaşanabilmektedir.
Tiroit hormonunun dengesi sağlanmalı
Ham maddesi tuz, içme suyu ya da besinlerle alınan “iyot” olan tiroit hormonun dengesi önemlidir. Eğer vücutta tiroit hormonu azalırsa bu duruma “hipotiroidi” denir. Eğer kanda tiroit hormonu miktarı fazla ise vücut hızlı çalışır. Bu duruma da “hipertiroidi” adı verilir. Tiroit bezinizin ürettiği tiroit hormonu miktarı “hipofiz” adı verilen bir diğer bez ile beynin “hipotalamus” olarak bilinen bir bölgesi tarafından ayarlanır.
Bu ayar sisteminin çalışma prensibi oda ısısını kontrol eden bir klimaya benzemektedir. Örneğin, klimanın içindeki termometre oda ısısını nasıl ölçüyorsa hipofiz bezi de devamlı olarak kandaki tiroit hormonu miktarını ölçmektedir. Eğer yeterli tiroit hormonu yok ise; yani oda sıcaklığı düşükse hipofiz bezi “sıcaklığı arttırmak” için devreye girer. Bunu da salgıladığı “Tiroit Uyarıcı Hormon” (TSH) miktarını arttırarak sağlar. TSH da tiroit bezini daha fazla hormon yapmaya sevk ederek kandaki tiroit hormonu düzeyini yeniden normale getirir. Bu sağlandıktan sonra (yani oda sıcaklığı arzu edilen dereceye ulaşınca) hipofiz bezi TSH yapımını azaltarak tekrar normale döndürür.
Yayınlanma Tarihi: 06 Şubat 2017